Yabancılar Türk Vatandaşlığını Nasıl Kazanır?

YABANCILARIN TÜRK VATANDAŞLIĞI KAZANMASI HAKKINDA

Geçtiğimiz yıllarda yaşanan küresel krizler, yeni dış göç hareketleri ve devlet egemenliğinin zayıflamasına bağlı olarak gelişen politik tavırlar,  vatandaşlık kavramını yeniden tanımlamamızı gerektirmiştir. İnsanlar özellikle pandemi sürecinde evden çalışmak zorunda kalmış, sanayi ve iş dünyası dahil bu sürece adapte olmuştur. ‘Hibrit’ denilen çalışma modeli, çalışanların iş yerine gitmeden evden de çalışabileceğini göstermiştir.

Küresel çapta yaşanan ekonomik kriz, Rusya-Ukrayna savaşı, Ortadoğu’daki savaşın etkileri, insanların yaşamlarını devam ettirmek için göç etmeleriyle sonuçlanmıştır.

Türkiye, göç etmek zorunda kalan insanların en çok tercih ettiği ülke olmuştur. Gerek jeopolitik konumu, iklim şartları ve refah düzeyi, politik yaklaşımları insanlar için tercih sebebi olmuştur.

Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı, resmi sitesinde Türk vatandaşlığına dair genel bilgiler yayınlamıştır. Şöyle ki;

  • Her devlet hangi kişilerin ya  da ülke vatandaşlarının kendi vatandaşı olabileceğine kanunlar çerçevesinde karar verme hakkına sahiptir.
  • Kişiler vatansız bırakılamaz. Vatandaşlıktan çıkarılacak kişinin vatansız kalma durumu vatandaşlıktan çıkarmaya engeldir.
  • Kişi kazanmış olduğu vatandaşlıktan keyfi olarak çıkartılamaz.
  • Vatandaşlık kişiye zorla yükletilemez ve kişinin vatandaşlıktan çıkma talebi devlet tarafından keyfi olarak engellenemez.
  • Vatandaşın ülkeye girmesi engellenemez ve vatandaş herhangi bir sebepten dolayı sınır dışı edilemez.
  • Çifte vatandaşlık veya çok vatandaşlık durumunda, kişi vatandaşı olduğu ülkeye karşı diğer ülkenin vatandaşlığını öne süremez.
  • Vatandaş başka bir ülkeye iade edilemez.

TÜRK VATANDAŞLIĞININ KAZANILMASI

Türk vatandaşlığının sonradan kazanılması için üç ayrı yol bulunmaktadır. Bunlar;

1. Yetkili makam kararı

2. Evlat edinilme

3. Seçme hakkının kazanılması

Öncelikle Türk vatandaşlığının yetkili makam kararı ile sonradan kazanılması hususunu irdeleyelim.

Türk vatandaşlığının yetkili makam kararı ile sonradan kazanılması aşağıdaki maddeler ile mümkündür;

  • Türk vatandaşlığının genel yolla kazanılması
  • Türk vatandaşlığının istisnai olarak kazanılması
  • Türk vatandaşlığının yeniden kazanılması
  • Türk vatandaşlığının evlenme yoluyla kazanılması

Daha önce  hiç Türk vatandaşı olmamış ve Türk vatandaşlığı diğer yollar ile kazanma imkanı bulunmayan bir yabancı, kural olarak Türk vatandaşlığı başvurusunu ‘genel kural’ üzerinden yapabilir.

Türk vatandaşlığının yetkili makam kararıyla genel yoldan kazanılması çerçevesinde, yabancı kişinin TVK m.11 hükümleri kapsamında aranan şartları ‘başvuru tarihi’nde karşılaması gerekmektedir. Fakat yabancının bu şartları taşıması, yabancının muhakkak Türk vatandaşlığı kazanacağı anlamına gelmez.  Nitekim TVK m.10’da Türk vatandaşlığının kazanılmasında kanunen aranan şartları taşımanın, vatandaşlığın kazanılmasında kişiye mutlak bir hak sağlamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu konuda takdir yetkisi Türkiye Cumhuriyeti devletinindir.

YABANCILARIN TÜRK VATANDAŞLIĞI KAZANABİLMELERİ İÇİN;

  • Kendi milli kanununa, vatansız ise Türk kanunlarına göre reşit ve  ayırt etme gücüne sahip olmaları
  • Başvuru tarihinden geriye doğru kesintisiz Türkiye’de beş yıl ikamet etmeleri
  • Türkiye’de yerleşmeye karar verdiğini davranışları ile göstermeleri,
  • Genel sağlık bakımından tehlike oluşturan bir hastalıklarının bulunmaması,
  • İyi ahlak sahibi olmaları,
  • Yeteri kadar Türkçe konuşabilmeleri,
  • Türkiye’de kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin geçimini sağlayacak gelire veya mesleğe sahip olmaları,
  • Milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hallerinin bulunmaması gerekmektedir.

TÜRK VATANDAŞLIĞININ İSTİSNAİ OLARAK KAZANILMASI

5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 12. Maddesinde sayılan hallerde yabancılar milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak kaydıyla, genel olarak Türk vatandaşlığının kazanılmasında aranılan diğer şartlara bakılmaksızın Bakanlığın teklifi, Bakanlar Kurulunun kararıyla Türk vatandaşlığını kazanabilirler. Buna yabancıların istisnai yoldan Türk Vatandaşlığı kazanması denilmektedir. İlgili kanun maddesinde ise;

5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunun 12.maddesi uyarınca;

1.Milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak şartıyla Bakanlığın teklifi, Bakanlar Kurulu’nun kararı ile aşağıda belirtilen yabancılar Türk Vatandaşlığı kazanabilirler.

  • Türkiye’ye sanayi tesisleri getiren veya bilimsel, teknolojik, ekonomik, sosyal, sportif, kültürel, sanatsal alanlarda olağanüstü hizmeti geçen ya da geçeceği düşünülen ve ilgili bakanlıklarca haklarında gerekçeli teklifte bulunulan kişiler
  • 4/4/2013 tarihli 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 31. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi uyarınca ikamet izni alanlar ile Turkuaz Kart sahibi yabancılar ve bunların yabancı eşi , kendisinin ve eşinin ergin olmayan veya bağımlı çocuğu
  • Vatandaşlığa alınması zaruri görülen kişiler

Yabancılar için, Türk vatandaşlığına başvuru esnasında farklı usul işlemleri bulunmaktadır. Usul işlemlerinin sağlıklı bir şekilde yönetilmesi, hangi yönteme başvurulacağı konusunda yanılgıya düşülmekte, bu da hak kayıplarına, maddi ve manevi zararlara yol açabilmektedir. Mutlaka bir avukat ile birlikte başvuru süreci yönetilmelidir.

Yabancılar ve vatandaşlık hakkında herhangi bir hukuki işlemde profesyonel destek ve danışmanlık için Alanya Yabancılar Hukuku avukatlarımız ile iletişime geçebilirsiniz.

Genel Haciz Yoluyla Takip Nedir?

Genel Haciz Yolu İle Takip

Genel Haciz Yolu İle Takip Nedir?

Genel haciz yoluyla takip, para ve teminat alacakları için başvurulabilen ve takibin başlaması için herhangi bir belgeye ya da ispat aracına gereksinim olmayan ilamsız takip yoludur.

Genel haciz yoluyla takip, genel (umumi) bir takip yoludur. Bu nedenle öteki koşulları taşımak kaydıyla;

  • Kambiyo Senedine
  • İlama
  • İlam Niteliğinde Bir Belgeye

Bağlı alacak için de eğer istenirse bu belgelere özgü takip yollarına değil de doğrudan genel haciz yoluyla takibe başvurulabilir. Ancak kambiyo senedine, ilama ya da ilam niteliğinde belgeye bağlı olmayan veya rehinle de güvence altına alınmayan para ve teminat alacakları için başvurulacak tek yol, genel haciz yoluyla takiptir.

NOT: Genel haciz yoluyla takibe başvurabilmek için alacağın mutlaka belgeye (senede) bağlı olması gerekmez. Elinde hiçbir belge bulunmayan kişiler de bu yola başvurabilir.

KOŞULLARI

A. Takip Konusunun Para Ya Da Teminat Alacağı Olması

Genel haciz yoluyla takip yolu, yalnızca para ve teminat alacakları için öngörülmüştür. (İİY m.42/1)

PARA VE TEMİNAT ALACAKLARI DIŞINDAKİ ALACAKLAR İÇİN GENEL HACİZ YOLUYLA TAKİP YAPILAMAZ. Bu alacaklar için ilamlı icra yoluyla takip yapmak gerekir.

1-) PARA ALACAKLARI

Para alacağından anlaşılması gereken, özel hukuk ilişkilerinden doğan para alacaklarıdır. Kamu hukukundan kaynaklanan adli para cezası, idari para cezası, vergi cezası gibi kamu alacakları için genel haciz yoluna başvurulamaz. Ancak Devletin sözleşmeden veya haksız eylemden doğan alacakları için İİY hükümlerine göre takip yapılabilir. Paradan anlaşılması gereken ise kural olarak dolaşımda olan Türk parasıdır. Alacaklı yabancı para üzerinde takip talebinde bulunamaz. Başka bir deyişle, icra takibinde yabancı paranın aynen tahsili istenemez. Yabancı paranın Türk parasına çevrilmesi zorunludur. Yabancı para alacağı üzerinden takip yapabilmek için alacağın hangi tarihteki kur üzerinden istenildiğinin belirtilmesi gerekir. Çeviride Merkez Bankası’nın efektif satış kurunun esas alınması gerekir.

NOT: Altın veya gümüş para, herhangi bir kıymetli mal hükmünde olduğundan, bu alacaklar için genel haciz yoluyla takip yapılamaz. İlamlı İcra yoluna başvurmak gerekir.

Her türlü para alacağı için genel haciz yoluyla takip yapılması mümkündür. Para alacağının kaynağı önemli değildir.

2-) TEMİNAT ALACAĞI

Doğmuş ya da doğacak bir alacak için teminat verilmesine ilişkin istemlere teminat alacağı denir. Teminat alacakları, kaynağı bakımından yasadan, mahkeme kararından ve sözleşmeden doğan teminat alacakları olmak üzere üçe ayrılır.

Teminat gösterme borcunun konusunu, bir miktar paranın güvence olarak gösterilmesi, borç için kefil gösterilmesi veya bir malın rehnedilmesi oluşturabilir.

Bir hukuksal ilişkiden dolayı teminat gösterme borcu altına giren teminat borçlusu, bu teminatı göstermezse alacaklı onu teminat göstermeye zorlamak için genel haciz yoluyla takip yapabilir. Borçluya karşı, takip yaparak değil de dava açarak teminat isteminde bulunulmasına depo davası denmektedir.

B. Alacağın Rehinle Güvence Altına Alınmamış Olması

Genel haciz yoluyla takip yapabilmek için, alacağın rehinle güvence altına alınmamış olması gerekir. Rehinle güvence altına alınmayan alacaklara adi alacaklar denildiği için genel haciz yoluyla takibe adi haciz yoluyla takip de denilmektedir. Alacağı rehinle güvence altına alınmış bir alacaklı, kural olarak, genel haciz yoluyla takibe başvuramaz. Zira bu alacaklı, alacağını öncelikle rehin konusu şeyden almak zorundadır. Buna, önceden rehne başvurma zorunluluğu denilmektedir.

NOT: Alacağı rehinle güvence altına alınmış bir alacaklı, rehnin paraya çevrilmesi sonucunda alacağının tamamını tahsil edemezse, tahsil edilmeyen kısım için genel haciz yoluna başvurulabilir.

Genel haciz yoluyla takip işlemi ve süreç hakkında yaşadığınız problemler için Alanya İcra ve İflas Hukuku bölümümüz ile iletişime geçerek avukatlık ve danışmanlık hizmeti alabilirsiniz.

Kapalı Alandaki Sigara Cezasına İtiraz

Kapalı Alanda Sigara İçilmesi Sebebiyle İşletme Aleyhinde Uygulanan İdari Para Cezasına İtiraz Mercii Hakkında

Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun gereği, kapalı alanlarda sigara tüketilmesi yasaklanmıştır.

Uygulamada ise bu yasağı uygulayan işletme sayısı yok denecek kadar azdır. Fakat şaşırtıcı bir şekilde bu işletmelerin kapatıldığına da şahit olmamaktayız. Ama olması gereken işleyişten bahsetmek gerekirse, ilgili idari birimlerce bu yasağın ihlal edildiği işletmelerin tespiti halinde şu işlemler uygulanmalıdır.

Yasak İhlali Sonucu Uygulanacak İşlemler

1. Öncelikle idari para cezası uygulanır.

2. İlk yıl içerisinde tekrar edildiği takdirde (ilk tekerrür) ilk verilen idari para cezasının bir kat artırılmış para cezası uygulanır.

3. Kesilen bu para cezasından sonra tekrar ihlal tespit edildiği takdirde (ikinci tekerrür) iki kat arttırılarak uygulanır.

4. İkinci kez uygulanan para cezasından sonra tekrar ihlal tespit edildiği takdirde (üçüncü tekerrür) 10 günden az 30 günden fazla olmamak şartıyla iş yerinin kapatılmasına karar verilir.

Peki üçüncü kez ihlal tespit edilip işletmenin geçici süreyle kapatılmasına karar verilirse fakat siz işletme sahibi olarak bu kararın kanuna aykırı olduğunu ve mağdur olduğunuzu düşünüyorsanız hangi merciiye itiraz etmeniz gerekir?

Orada çalışan çalışanları işletmenin kapalı kaldığı müddetçe ve müşterilerin işletmeyi kapalı görmeleri halinde görülecek zarar izahtan varestedir. Böyle bir durumda ilk akıllara gelen çözüm ise acil olarak almanız gereken ‘yürütmenin durdurulması’ kararıdır. Aksi bir durumda her an işletme geri dönülemez bir biçimde kapatılıp mühürlenebilir.

Bu husus ile ilgili maalesef ki Yargıtay, Danıştay ve Uyuşmazlık Mahkemesi’nde bir görüş ayrılığı mevcuttur. Bu mercilerin görüşlerine bakıldığında, görevlilik üzerine farklı kararlar verilmiştir. İdare Mahkemesi’nce kapama kararına yönelik olarak verilen karar onanmıştır. Bundan dolayı görevli mahkemenin İdare Mahkemesi olduğu sonucuna ulaşıyoruz. Diğer bir görüşte ise görevsizlik kararı verilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Gerekçelerinden genel olarak bahsedecek olursak;

İDARİ YARGI İÇİN;

– 5326 Sayılı Kanuna göre, salt idari para cezası ise SULH CEZA MAHKEMELERİ (hakimlikleri)

– İdari para cezası + aynı kabahat nedeniyle idari tedbir mahiyetinde idari yargıda incelenebilecek bir yaptırıma da karar verilmişse (kapatma kararı) İDARİ YARGI MERCİLERİ’nde çözülmelidir.

ADLİ YARGI İÇİN;

Öncelikle kapatma kararı bir tür idari tedbir olarak nitelendirilmiştir.

4207 Sayılı Kanun’da “kapatma” kararı için başvurulabilecek kanun yoluna ilişkin bir düzenleme yoktur. Diğer kanunların aksine bir hüküm bulunmaması halinde “Kabahatler Kanunu” uygulanacağı için ve 4207 Sayılı Kanun’da da herhangi bir düzenleme olmadığına göre Kabahatler Kanunu uyarınca Adli Yargı Mercileri’nde çözülmelidir.

Not: Güncel kararlara göre SULH CEZA HAKİMLİKLERİ görevlidir.

İlgili kararlar için;

(T.C. Yargıtay 19. CEZA DAİRESİ 2018/7899 E., 2019/7562 K. Ve 29/04/2019 T.)

Hakaret Suçu Hakaret Sayılan ve Sayılmayan Kelimeler

Hakaret Suçu: Hakaret Sayılan ve Sayılmayan Kelimeler

Hakaret Suçu, TCK m.125/1’e göre “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut fiil veya olgu isnat eden… veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.”

Hangi kelimelerin hakaret suçunu oluşturduğu hangi kelimelerin ise hakaret suçunu oluşturmadığı hep tartışma konusu olmuştur. Hakaret oluşturan kelimelerin hepsinin sayılması mümkün değildir. Zaten somut olaya göre kullanılan kelimenin hakaret olup olmama vasfı da değişebilmektedir. Hakaret suçunun oluşmasına sebebiyet vermeyen bu kelimeleri inceleyecek olursak:

1- Sanığın, müşteki infaz koruma memuruna söylediği kabul edilen “beceriksiz herif, meziyetsiz, karaktersiz, … bırak artık bu işi, git emekli ol, insanları mağdur ediyorsun, şeklinde ve kaba hitap tarzı niteliğindeki sözler hakaret suçunu oluşturmaz.

(Y18CD-K.2017/11006)

2- Sanığın, müştekilere söylediği “dinsiz, imansızlar” şeklindeki sözün müştekilerin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurları oluşmaz.

(Y18CD-K.2017/7985)

3- Sanığın, katılana söylediği kabul edilen “terbiyesizlik yapma” şeklinde kaba hitap tarzı niteliğindeki sözlerin, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurları oluşmaz.

(Y4CD-K.2021/8900)

4- Sanığın, katılana hitaben söylediği “sen şizofren hastasısın, iki ruhlusun, doktora git bir an evvel sağlığına kavuş” şeklindeki sözlerinin, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp hakaret sayılmaz.

(Y18CD-2015/10949)

5- Sanığın, mağdurlara hitaben “lan” sözünün muhatapların onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı hitap tarzı niteliğinde olduğundan dolayı hakaret suçu oluşmaz.

(Y4CD-K.2021(26608)

6- Sanığın “Çingene” ifadesi halen ülkemizde kendilerini “roman” olarak nitelendiren ve Avrupa’dan Türkiye’ye göç etmiş vatandaşlarımızı kast etmesi karşısında; bu sözler hakaret suçunu oluşturmaz.

(Y4CD-K.2014/574)

7- Yaralama suçunun mağduru olarak şikayeti sırasında polis memuru olan mağdur M..B..’ye söylediği kabul edilen “…bir şey yapmıyorsunuz, sizin Allah belanızı versin…” biçimindeki sözler, beddua niteliğinde olup hakaret sayılmaz.

(Y4CD-K.2014/1282)

8- Sanığın duruşma salonundan çıkarılması üzerine, sanığın hakime karşı söylemiş olduğu “siz açıkça taraf tutuyorsunuz” şeklindeki sözler yapılan uygulamaya yönelik bir sızlanma niteliğinde olup hakaret sayılmaz.

(Y2CD- K.2013/6410)

9- Sanığın katılana hitaben söylediği “manyağın önde gideni, gerizekalı sapık” şeklinde hakaret içeren sözlere karşılık olarak katılanın sanığa hitaben söylediği “sensin, sizsiniz” şeklindeki sözler hakaret suçunu oluşturmaz.

(Y18CD-K.2017/8245)

10- Sanığın, kolluk görevlisine söylediği “adam değilsin” ifadesi katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp hakaret suçunu oluşturmaz.

(Y4CD-K.2021/15090)

VERGİ İNCELEME GEREKÇESİ OLABİLECEK DURUMLAR

Vergi İnceleme Gerekçesi Olabilecek Durumlar

Vergi incelemesi, bir vergi denetimi türü olup, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 135-141. Maddeleri arasında düzenlenmiştir. İnceleme yapmaya yetkili kişiler tarafından mükelleflerin ödemesi gereken vergilerin doğruluğunun araştırılması, tespit edilmesi ve olası vergi kayıp ve kaçaklarının saptanarak ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır.

Vergi aşamalarının düzenli bir şekilde devam ettirilebilmesi için, vergi mükellefinin sunmuş olduğu beyannamenin gerçek durumlar örtüşüyor olması, yetkili makamlarca da vergiyi doğuran olayın, bayanname ile uyuşup uyuşmadığının tespit edilerek sürecin bu şekilde yönlendirilmesi gerekmektedir. Vergi incelemesi, vergi yükümlülerinin beyan esasını kötüye kullanmasını engellemek ve verilen beyannamelerin denetimini sağlamak gibi amaçlarla yapılmaktadır. Vergi inceleme gerekçesi olabilecek durumlar şu şekilde sıralanabilir:

  1. Bilançodaki kasa hesabında yüksek miktarda nakit bulundurulması,
  2. Bilançolarında sürekli zarar beyan edilmesi,
  3. Bilançolarında yer alan kasa ve banka hesaplarında nakit bulunduğu halde yüksek tutarlı banka kredisi kullanımı,
  4. Bilançodaki banka hesapları ile fiili banka hesapları arasında fark bulunması,
  5. Şirket ortağına yüksek tutarlı borç para verilmesi,
  6. Şirket bilançosundaki banka kredisi ve ortaklardan alacaklar hesabının bulunması,
  7. Şirket ortağına sermayenin üç katından fazla borçlanılması,
  8. POS satışlarının sektör ortalamasının altında ya da üstünde olması,
  9. Karlılık oranının sektörel ortalamaya göre sapma göstermesi,
  10. Gelir tablosunda yer alan toplam satışlara oranla karın düşük olması,
  11. Karlılık oranının diğer yıllara göre sapma göstermesi,
  12. Nakit satışlarının sektör ortalamasının altında veya üstünde olması durumu,
  13. Finansman giderlerinin yüksek olması, işletmelerin kasa ve banka hesaplarında yeterli bakiye bulunmasına rağmen yüksek tutarlı kredi kullanımı nedeniyle oluşan finansman giderleri inceleme gerekçesi açısından risk taşıyabilecek bir durumdur.
  14. Net Satışlarına oranla yüksek tutarlı Pazarlama, Satış ve Dağıtım gideri, Genel Yönetim Gideri, Karşılık Gideri, Kambiyo zararı Finansman Gideri olması,
  15. Banka hesap hareketleri ve çek hareketleri ile mal satışı ya da alışı yapılan mükellefler arasında uyumsuzluk olması,
  16. Alınan çekler hesabındaki tutarlar ile toplam satış tutarlarının karşılaştırılması sonucu çekler hesabının satışlar hesabından yüksek olması,
  17. Şüpheli alacaklar için dava açılan dönemden sonra karşılık gideri yazılması
  18. Kesim mizan üzerinden yapılan analizlerde davanın açıldığı dönemlerden sonra “654 Karşılık Gideri” yazılması,
  19. Verilen sipariş avansları için şüpheli alacaklar karşılığı ayrılması ve gider yazılması
  20. Ba/Bs gibi elektronik formlar arasında tutarsızlık bulunması,
  21. Bilanço kalemleriyle ilgili yatay ya da dikey rasyo analizlerdeki sapmalar, uyumsuzluklar bulunması,
  22. Devreden KDV’lerin yüksek olması ve süreklilik arz ediyor olması durumu,
  23. 2 nolu KDV beyannamesine konu hizmetlerin stopaj durumu,
  24. Sahte fatura kullanma ya da düzenleme yönünden riskli mükellefler,
  25. Teslim ve hizmet bedelini kredi kartı ile tahsil eden mükelleflerin kredi kartı işlem banka bilgileri,
  26. Ba-Bs bildirimleri ve KDV beyanname bilgileri analizine göre riskli olarak değerlendirilmesi,
  27. Başka bir mükellef incelemesi yapılırken söz konusu mükelleften mal ya da hizmet alışı ya da satışı yapılması
Yetki Yönünden İptal Karar Örnekleri

Yetki Yönünden İptal Karar Örnekleri

İŞLEMİN YETKİ YÖNÜNDEN İPTALİNE YÖNELİK KARAR ÖRNEKLERİ

1- “Davacının birim içi görev yerinin değiştirilmesi yetkisinin başhekimde olmasına rağmen, bu konuda yetkisi olmayan sağlık bakım hizmetleri müdür tarafından tesis edilen dava konusu işlemde yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmadığı.” (Konya BİM 1.İDD, 17.12.2020 E:2020/593, K:2020/1904)

2- “5442 sayılı il idaresi Kanunu’nun Kaymakamların hukuki durumu, görev ve yetkilerini düzenleyen 31 ve devam maddelerinde, Kaymakamlara ilçede görevli memurların başka görevlere naklen atanmaları hususunda herhangi bir görev ve yetki verilmemiş olup, Kaymakamların bu hususlara yönelik olarak kendilerine yapılan başvuruları yetkili makamlara iletmek dışından yapabilecekleri başkaca işlem bulunmamaktadır. Bursa ili, Orhaneli ilçesinde imam-hatip olarak görev yapan davacının aynı il, Karacabey İlçesinde bir camiye il içi naklen atanma istemiyle Karacabey Kaymakamlığına yapmış olduğu başvurunun, anılan Kaymakamlıkça bu konuda işlem tesis etmeye yetkili Bursa Valiliğine veya Valilik kanalı ile Diyanet İşleri Başkanlığına iletmesi ve davacının atama talebinin reddi yolunda yetkisiz makamca tesis olunan Karacabey Kaymakamlığı işleminde yetki yönünden hukuka uyarlılık bulunmamaktadır.” (İstanbul BİM 1.İDD, 16.12.2020 E:2020/614, K:2020/1707)

3- “Disiplin cezasına konu fiil, polis memuru olan davacının Kars ili Kağızman ilçesinde görev yaptığı döneme ilişkin olduğundan, yukarıda belirtilen düzenleme gereği, davacı hakkında bu olay sebebi ile disiplin soruşturması yapma ve disiplin cezası verme yetkisinin, olay tarihinde davacının görevli olduğu ve kadrosunun bulunduğu yerdeki Kars ili Polis Disiplin Kurulu’na ait olduğu açıktır. Bu durumda, Rize İl Polis Disiplin Kurulu’nun bu olay sebebi ile davacıya disiplin cezası vermeye yetkili idari merci olmaması sebebiyle dava konusu işlemde yetki yönünden hukuka uygunluk yoktur.” (Samsun BİM 4.İDD, 04.12.2020, E:2020/863, K:2020/1088)

4- “Belediyenin yetki ve imtiyazları arasında yer alan toplu taşıma araçlarının sayılarını, zaman ve güzergahlarını ve taksi durak yerlerini belirleme yetkisinin Belediye Meclisi’ne ait olduğu anlaşılmış olup, davacının taksi hattına kaydedilmesine ilişkin başvurunun belediye meclisince değerlendirilmesi gerektiği halde, Nevşehir Belediye Başkanı Yardımcısı tarafından başvurunun reddi işlemi, yetki yönünden hukuka aykırıdır.” (Ankara BİM 10.İDD, 11.11.2020 E:2020/2729, K:2020/2341)

5- “Reklam görsellerini kullanmak üzere iş merkezinin çatı kısmına yapmış oldukları metal direk ve elemanlarının kaldırılması, kaldırılmadığı takdirde Belediye ekiplerinden oluşturulacak ekip ve ekipmanlarla kaldırılacağına ve masrafların kendilerinden tahsil edileceğine ilişkin Zabıta Dairesi Başkanlığı işleminin iptali istemiyle açılan davada; belediye zabıtası tarafından davacı şirkete ait işyerinde yapılan tespitlerin bir tutanağa bağlanarak belediyenin yetkili karar organınca (encümen) bir karar alınmasının temin etmesi gerekirken doğrudan sonuç doğuran bir işlem tesis edilmesi yoluna gidildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, dava konusu işlem, yetki yönünden hukuka aykırıdır.” (Ankara BİM 10.İDD 11.11.2020 E:2020/3120, K:2020/2338)

Kat Karşılığı (Arsa Payı) İnşaat Sözleşmesi ve Detayları

KAT KARŞILIĞI (ARSA PAYI) İNŞAAT SÖZLEŞMESİ VE DETAYLARI

ARSA PAYI KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMELERİNDE YER ALAN ÖNEMLİ HUSUSLAR

1- Bağımsız Bölümlerin Devri ve Yükleniciye Devrin İpotekli Yapılması

Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde ücret arsa payı ve bağımsız bölüm devri ile sağlanır. Sözleşmelerde açıkça belirtilmedikçe devir eksiksiz teslim ile olur. Ancak iyiniyet ilkeleri gereği işin ilerleme durumuna göre kademeli devri iki taraf için de makul olandır. Yükleniciye devir yapılması aşamasını hisse devri değil, kat irtifakı sonrası aşamalı bağımsız bölüm devri şeklinde önerilmektedir. İstisnai olarak arsa hisse devri olduğunda ise koşula bağlı ipotek olmalıdır. Elbette ki sözleşme iki taraf için de hakkaniyetli ve sürdürülebilir olmalıdır. Dolayısıyla ipotek arsa sahibinin kötüye kullanımına da kapalı olmalıdır.

2- Masrafların Sorumluluğu

Arsa teslimi sonrası, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri için genel olarak doğrudan veya dolaylı tüm masrafları yüklenicinin yapması beklenir ve o şekilde düzenlenmelidir. Ancak arsa teslimine kadar olan vergi ve arsa payı borçlarının kime ait olduğunu kararlaştırılmağın-da arsanın “borçsuz ve inşaat yapımına uygun” teslimine kadar olan borçların arsa sahibine ait olduğu kabul edilir. Bunun düzenlenmemesi ile alakalı çok fazla icra takipleri ve uyuşmazlıklar çıkmasına sıklıkla rastlanmaktadır.

3- Arsa Sahibi veya Yüklenicinin Ölümü

Arsa sahibinin ölümü ile sözleşme mirasçıları için geçerlidir ve koşulları değiştirme gerekçesi olamaz. Arsa sahibinin ölümü ve iflası bakımından iflas masası içinde de sözleşme geçerlidir. Bu hususta genelde yüklenici ve ölümüne dair hususlar sözleşme ve projeye bağlı olarak düzenlendiğinde önemli uyuşmazlıkları ortadan kaldırır. İşin yapımı konusunda şirketin mi yoksa yüklenici kişinin mi özellikleri referans alınarak anlaşıldığı önem arz etmektedir. Çünkü düzenleme ona göre yapılır. Genel olan ise tüzel kişiliğe özgülemedir.

4- Fiyat ve Maliyet Farkı

Başlangıçta öngörülmeyen, göz önünde bulundurulmayan durumlar için ek bedel talep edilebilir. Pandemi, enflasyon ve döviz kurlarındaki değişimle pek çok kişiden ek bedel istenmektedir. Hem yüklenici hem de arsa sahibi için bu madde ayrıca ayrıntılı olarak düzenlenmelidir.

5- Devir Yasağı

KKİS asıl yükleniciye duyulan güven ile kurulmaktadır ve devir yasağının düzenlenmemesi arsa sahipleri için ciddi mağduriyetler doğurabilir. Alt taşeronluk, ortaklık ile işin devri karıştırılmamalıdır. Ayrıca bu başlık altında teminat ve ciro edilememe de düzenlenmelidir.

Ayrıca ortaklık konusunda da şirket ve şahıslarla işi yapmak için kurabileceği ortaklıklara dahi belli bir oran koymak gerekir. Yine olası bir devir durumunda arsa/iş sahiplerinin sahip olduğu fesih ve diğer haklar detaylı biçimde düzenlenmelidir.

6- Eksik, Aykırı ve Bozuk İşlerin Yüklenici Ad ve Hesabına Yapılması Hususu

Nama ifaya izin yani yüklenici eksiklik, bozukluk veya aykırılıkları gidermekte direnime düştüyse veya terk etti ise işin bizzat iş sahibi tarafından veya bir başkasına yaptırılıp giderin yükleniciye rücu edilmesidir. Bu gibi durumlarda rücu veya hızlı sonuç alabilmek için belirli bir teminat veya ipotek hızla sonuç almakta etkili olacaktır. Düzenleme ile bazı alacaklarının devri bu işlerin tamamlanması veya tamamlanılmasına bağlanabilir. Bir çok bakımdan detaylı düzenlenmelidir.

7- Teminat ve Şahsi Garantörlük

Teminat mektubu işin tamamlanmaması veya gereği gibi ilerlememesi durumunda kurtarıcı olabilmektedir. Ancak burada en önemli konulardan biri teminatın kullanılabilmesine dair risk detaylarının hazırlandığı metnin eksiksiz ve doğru hazırlanmasıdır. Genel mağduriyetlerden birisi de işi üstlenen yüklenicilerin işi yapmaması veya iflası durumlarında özel kişiye dair süreç ilerletememektir. Bu sebeple sözleşme konusu alacakların garantisi için gerçek kişilerden şahsi kefalet ve garantörlük alınabilir. Tüm ayrıntıları içermelidir.

8- Projenin Arsa Sahiplerine Onaylatılması

Proje süreci genel olarak vekaletle yükleniciye verilir. Burada dikkat edilmesi gereken sözleşme ile proje onayının arsa sahiplerine bırakılmasıdır. Mevcut durumda uygulamada vekalet sonrası proje/ruhsat/imar sürecini yüklenici arsa sahiplerinden herhangi bir onay almaksızın yürütmekte ve süreçte bir çok kötüye kullanım veya uyuşmazlık ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla bu madde kapsamlı düzenlenmeli, onaya bağlanmalı ve vekaletler o doğrultuda detaylandırılmalıdır. Değişiklikler de yine yazılı onaya bağlanmalıdır.

9- Sözleşmede Hüküm Bulunmaması

Düzenlenmemiş bir durum ile karşılaşma ihtimaline karşın sözleşme detayında bu durumlar için tamamlayıcı hukuki yorum ve yedek hükümlere dair atıflar yapılmalı, karşılıklı olarak sözleşmeyi ayakta tutup çözüm getirecek düzenlemeler olmalıdır.

10- İnşaat Devam Ederken Yüklenicinin 3. Kişilere Bağımsız Bölüm Satması

Alacak devralan 3.kişi işin tamamlanıp, teslimine değin yükleniciye karşı alacaklıdır. Çünkü KKİS ile yüklenici kişisel hak kazanır. Arsa payı devri, pay devri satışı mutlaka ayrıntılı düzenlenmelidir.

İnşaat sözlemesinde yaşanılan hukuki pürüzler veya anlaşmazlıklardan oluşabilecek gayrimenkul hukuku avukatı talebinizi Alanya gayrimenkul hukuku avukatlarına danışarak çözüme kavuşturabilirsiniz.

ZAMANAŞIMINA UĞRAMAYAN İLAMLAR NELERDİR?

ZAMANAŞIMINA UĞRAMAYAN İLAMLAR NELERDİR?

Zamanaşımına Uğramayan İlamlar

1. Taşınmaz aynına-taşınmaz üzerindeki mülkiyetin tespitine ilişkin ilamlar.

“Tapu kayıtlarının iptali ile taşınmazın şirket adına tescilli istendiğinden gayrimenkulün aynına ilişkin bulunan iş bu davada zamanaşımı süresi işlemeyecek olup. (Yargıtay 11.HD. 08.12.2016 tarih ve E:2016/13307, K:2016/9434)

“Dayanak ilam, müdahalenin menine ve yıkıma ilişkin olup bu haliyle ilamda taşınmazın aynıyla ilgili kayıt ve sicillerde değişiklik yaratan bir hüküm bulunmadığından zamanaşımı süresi 10 yıldır.”

(Adana BAM 10.HD. 02.05.2018 E:2018/571, K:2018/635)

“Şufa ilamlarının icrasının her zaman istenebileceğine ve bu ilamlar hakkında iskati müruruzaman hükümlerinin tatbik olunamayacağına” (Yargıtay İBK. 11.02.1959 E:1958/10, K:1959/12)

2. Ortaklığın aynen taksim suretiyle giderilmesine ilişkin ilamlar.

“Aynen taksime ilişkin kesinleşmiş ilamlar zamanaşımına uğramaz. Satış suretiyle paydaşlığın giderilmesine ilişkin ilamlar ayni hak doğurmadığından on sene geçmekle zaman aşımına uğrarlar.

(Yargıtay 6. HD. 02.06.2008  E:2008/5305, K:2008/7028)

3. Şahıs ve aile hukukuna ilişkin ilamlar.

“Türk Hukukunda şahıs ve aile hukukuna ilişkin ilamlar zamanaşımına uğramazlar.” (Yargıtay 18. HD. 15.05.2014 E:2014/1680, K:2014/8935)

“Çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilamlar zamanaşımına uğramazlar. Bununla beraber, çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilamların hükmü çocuk ergin oluncaya kadar devam eder.” (Yargıtay İİD. 05.12.1967, E:1967/11172, K:1967/11147 – 24.10.1960, E:1960/7038 K:1960/6993 – 17.061966, E:1966/6782, K:1966/6675)

“Nafakaya ilişkin ilamlar, bir borcun veya bir hakkın varlığını belirten ilamlar gibi olmayıp, nafaka alacağı zaman geçtikçe borçlu zimmetinde tahakkuk edeceğinden, takip gününden geriye doğru on yıldan önce işlemiş olan nafaka alacağının zamanaşımına uğradığının kabulü gerekir.”

(Yargıtay 8. HD. 11/09/2015 E:2014/17534, K:2015/20023)

İcrası Kesinleşmeye Bağlı Mahkeme Kararları

İCRASI KESİNLEŞMEYE BAĞLI MAHKEME KARARLARI

Mahkemelerin yargılama sürecinde yaptıkları araştırma, inceleme ve yargılama işlemlerinin ardından yargılama sonunda esasa ilişkin verilen en son nihai karara “karar”, “ilam”, “hüküm” denilmektedir. Mahkemece verilen kararlar verildikleri andan itibaren icrai etkiye sahip olurlar. Mahkeme ilamının icraya konulabilmesi için kesinleşme, kural olarak şart değildir. Ancak bu kuralın bazı istisnaları bulunmaktadır. Bu konudaki düzenlemeler yalnızca “İcra ve İflas Kanunu”nda değil, “Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)” ve diğer özel kanunlarda da düzenlenmiştir.

İcrası Kesinleşmeye Bağlı Mahkeme Kararları Nelerdir?

  • Taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklardan kaynaklanan uyuşmazlıklar ve bu uyuşmazlıklara bağlı olarak hükmedilen feri nitelikteki yükümlülüklere ilişkin kararlar, kesinleşmedikçe yerine getirilemezler. Örnek: Tapu iptali ve tescil, önalım, ipoteğin fekki, ecrimisil davasına ilişkin ilam ve bu davalardaki ilamların fer’isi olan vekalet ücreti, yargılama gideri.
  • Kira bedelinin tespitine ilişkin kararlar.
  • Aile hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar. Örnek: Boşanmaya, evliliğin feshi ve butlanına, babalık davasına, çocuk teslimine, çocuk ile şahsi ilişki kurulmasına ilişkin ilamlar ve bu ilamların fer’isi niteliğindeki; faiz, yargılama gideri, vekalet ücreti ve tazminatlar. (Boşanma davalarında yoksulluk ve iştirak nafakasının kesinleşmesi gerekirken tedbir nafakasının icrası için kesinleşme aranmaz.)
  • Kişiler hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklarda verilen kararlar. Örnek: İsmin/soyismin/yaşın/nesebin düzeltilmesi, nüfus kaydındaki değişikliklere ilişkin davalardaki ilamlar.
  • Menfi tespit ve istirdat davasına dönüşen menfi tespit davalarında verilen kararlar.
  • İstihkak davalarına ilişkin mahkeme kararları.
  • CMK 141. Madde kapsamında açılan “Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat” davasında hükmedilen tazminata ilişkin kararlar.
  • Ceza Mahkemesi kararlarının yargılama giderine ilişkin hükümleri (vekalet ücreti dahil)
  • Milletlerarası Tahkim Kanunu kapsamında verilen hakem kararları ile yabancı hakem kararlarının tenfizine ilişkin kararlar.
  • Ticaret sicili memurunun teklifi üzerine, sicilin bağlı olduğu mahkemece, tescil konusunda verilen kararlar ile ilgililerin ticaret siciline yapılacak tescil veya tadil yahut terkin talepleri üzerine, sicil memurluğunca verilen karara yönelik yapacakları itiraz üzerine mahkemece verilecek kararlar.
  • İş Mahkemeleri Kanunu m.7/4 hükümlerine göre, hizmet akdine tabi çalışanların zorunlu sağlık sigortalılık sürelerinin tespitine ilişkin kararlar.
  • Sayıştay Kanunu’nun m.53/1 hükmü gereğince, Sayıştay kararları.
  • Kooperatif ortaklığından çıkarmaya ilişkin kararlar.
İdari Yargı Tarafından Verilen Hangi Kararlar Kesindir?

İDARİ YARGI TARAFINDAN VERİLEN HANGİ KARARLAR KESİNDİR?

Yargılama süreci sonunda verilen yargı kararlarının yeterince açık olması, davanın konusuna ve davada uygulanan usul kurallarına ilişkin yeterli belirliliği bünyesinde bulundurması gerekmektedir. Bu durum hem davanın özüne ilişkin olarak ortaya çıkan uyuşmazlığın nihai bir biçimde sona erdirilerek aydınlatılması, hem de kararın icrasının doğru bir biçimde yerine getirilmesi bakımından büyük önem arz etmektedir. Bu anlamda kararda yer alan hususların net bir şekilde ortaya konulabilmesi, karışıklığa sebebiyet verilmemesi bakımından İYUK’un 29. maddesinde “Açıklama” (Tavzih), İYUK’un 30. Maddesinde ise “Yanlışlıkların Düzeltilmesi” (Tashih) kurumlarına yer verilmiştir. İdari yargı kararları, kararlarda belirtilen gerekçeler yanında hüküm fıkralarına da bakılarak uygulanmak zorunda olan metinlerdir. Peki idari yargı mahkemelerince verilen kararlardan hangileri kesindir?

İdari Yargıda Kesin Olan Kararlar

  • İvedi yargılama usulüne tabi davalarda verilen kararın temyizi üzerine Danıştay tarafından verilen kararlar kesindir.
  • Merkezi ve ortak sınavlara ilişkin uyuşmazlıklarda, yürütmenin durdurulması talebine ilişkin olarak verilen kararlara itiraz edilemez. Bu kararlar kesinlik teşkil etmektedir.
  • Merkezi ve ortak sınavlara ilişkin uyuşmazlıklarda kararın temyizi üzerine Danıştay tarafından verilen kararlar kesindir.
  • Yürütmenin durdurulması talebine ilişkin verilen kararlara karşı yapılan itiraz üzerine, itiraz mercii tarafından verilen kararlar kesindir.
  • Dilekçe ret kararları kesindir. Dilekçe ret kararı tek başına kanun yolu müracaatına konu olamaz. Fakat esasa ilişkin kararla birlikte kanun yolu incelemesine tabi tutulabilir.
  • Davalar arasında bağlantının bulunup bulunmadığı yolundaki bölge idare mahkemesi ve Danıştay kararları kesindir.
  • Danıştay ve bölge idare mahkemesince görev ve yetki uyuşmazlıkları ile ilgili olarak verilen kararlar kesindir.
  • Danıştay ve bölge idare mahkemesinin merci tayinine ilişkin vereceği kararlar kesindir.
  • İdare/Vergi Mahkemesi ile Danıştay’ın davanın bir başka idari yargı yerinin görevine/yetkisine girdiği gerekçesiyle verdiği “davanın görev/yetki yönünden reddine, dosyanın görevli/yetkili idari yargı yerine gönderilmesine” dair kararları kesindir. Bu karara karşı tek başına itiraz olanaksızdır. Bu kararlara karşı ancak nihai kararla birlikte kanun yolu müracaatı yapılabilir.
  • Konusu 9 bin Türk Lirasını (Bu rakam 2022 yılı içindir ve her yıl güncellendiği akıllardan çıkmamalıdır.) geçmeyen vergi davaları , tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar kesin olup, bunlara karşı istinaf yoluna başvurulamaz.
  • Bölge idare mahkemesinin, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunu haklı bulduğu, davaya görevsiz veya yetkisiz mahkeme yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hakim tarafından bakılmış olması hallerinde, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye gönderilmesine dair verdiği kararlar kesindir.
  • Bölge idare mahkemesinin temyize açık olmayan kararları kesindir.
  • Temyiz ve istinaf incelemesi sırasında bu mercilere yürütmenin durdurulması istemleri hakkında verilen kararlar kesindir.
  • Belediyeler ile il özel idarelerinin seçilmiş organlarının organlık sıfatlarını kaybetmelerine ilişkin olarak Danıştay ilgili dairesi tarafından verilen karara yapılan itiraz üzerine Danıştay İDDK tarafından verilen kararlar kesindir.
  • 4483 sayılı Kanun kapsamında soruşturma izni verilmesine yahut verilmemesine ilişkin kararlara karşı konusuna göre bölge idare mahkemesine Danıştay’a yapılan itiraza ilişkin verilen kararlar kesindir.
  • Adli yardım talebinin kabulüne ilişkin kararlar kesindir.
  • Adli yardım talebinin reddine ilişkin karara yapılan itiraz neticesinde verilen kararlar kesindir.
  • 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Kapsamında sınır dışı edilme kararına karşı açılan davalarda İdare Mahkemesi tarafından verilen kararlar kesindir.
  • 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 72 ve 79. Maddeleri kapsamında yapılan Uluslararası Koruma Başvurularının reddine ilişkin işlemlere karşı açılan davalarda İdare Mahkemesi tarafından verilen kararlar kesindir.